22 Eylül 2007 Cumartesi

Dilanı n Yeşil Gözleri


Asıl şimdi susmalıyım; Bıçaklar açmamalı ağzımı.Allahım! Sorsam; Şimdi nerelerdesin? Yoksun işte...Perilerin yakarken o bereketli toprağımı.Asıl şimdi susmalıyım;Boğazıma dizilmeli kelimeler,Ve yanmalı içimdeki düşkonaklarım. Ergin Bozkurt.Sabah erken kalktı. Üzerine bir şeyler giydi. Kardeşlerine baktı tek tek. Okuyacaktı Dilan kardeşlerini de okutacaktı. İnsan inandığını yaşayamadığı zaman yaşadıklarına inanmaya başlarmış. Ama Dilan ne yaşadığına inanıyordu, ne de yaşayacaklarına.Ne yapacağını kestiremiyordu bile. Kemal i arayacaktı, belki ne diyeceğini bilmeden öylece susacaktı bir süre. Anlatmalı mıydı herşeyi acaba?Ne diyecekti, ya da ne yapmasını bekleyecekti. korkuyordu Dilan olanlardan, sonra olacaklardan. Yatağının ucuna ilişiti, ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu. Şuursuzca çekip gitmek nereye kadar olabilirdi.Kemal'i arayıp gelmesini isteyecekti. "evet en doğrusu bu" diye düşündü. onun bilmesi gerekirdi. Dilan hiç bir şeyi tek başına yaşamadığını düşünüyordu.Sevgi ise yaşanan ikisi arasında paylaşılmıştı, duygular iki tarafa da aitti. bilmeye hakkı vardı, sessizce çekip gitmenin anlamı yoktu.Onun ne düşündüğünü bilmeliydi, bencillik yapmamalıydı. Derin bir nefes aldı, ayağa kalktı kararlı adımlarla kapıya yöneldi sessiz olmaya özen gösteriyordu. Ayakkabılarını giyip doğrulmak üzereydi ki hışımla bir eli sırtında hissetti. Ürperdi önce Dilan, korku, endişe, panik şaşkınlık hepsini bir arada yaşadı.----"Benden habersiz bu kapıdan çıkıp gidersen seni öldürürüm". diyordu annesi. Dilan annesine baktı, o sakin kadın nasıl olmuştu bu kadar korkunç görünebilirdi?gözleri öfkeden kıpkırmızı olmuş, ağzından konuştukça sanki köpükler saçılıyordu, öfkesi hareketlerine sansıyor bir yandan da içeridekilerin duymaması için gayret sarfediyordu.ve daha bir çok şey söyledi annesi o öfke ile.Dilan sadece ağlıyordu. ve zaman zaman ağzından iki kelime dökülüyordu.""----yalvarıyorum annne""...Duymuyordu annesi, umrunda değildi Dilan ın yalvaran sözleri, ağlayan gözleri.-----" Anne Memet i sevmiyorum onunla evlenemem". dedi yalvarırcasına.----"Biz sevdik mi sanki? bu kadar insan severek mi evlendi?. alışırsın seversin" diyordu annesi.Sevmek istenildiği zaman olmuyordu. annesi ne çok şeyi bilmiyordu. Bir yolu olmalıydı mutlaka Dilan ümitliydi yine de.İçeri girdi , üzerindekileri değiştirdi, en küçük kardeşinin yanına uzandı.O gün Memet askere geri döneceği için annesi çantasını hazırlıyordu. Kahvaltıyı hazırladı, birlikte kahvaltı ettiler. Memet in babası iyi bir insana benziyordu.Sakin, sevecen bir hali vardı. Ama annesinde içine sinmeyen bir şeyler vardı, ama artık bunun da hiç bir önemi yoktu. Yüzük takılmıştı bir kere,çıkış yolu daraldıkça daralıyordu. Zaman zaman tek çare var diye düşünmeden edemiyordu Dilan işte o zaman korkmuyordu, cesareti yerine geliyordu sanki.Memet gitmeye hazırlanırken: ----"Hazırlıklarını yap 3 ay sonra nişan yapılacak".----"Memet yapma ne olur yapma!----"Hayatta tutunacak bir dala ihtiyacım var, bu dal sadece sen olabilirsin anlamıyor musun?. Beni seveceğine inanıyorum bunun için elimden geleni yapacağım söz.kendine iyi bak olur mu?" Dilan yutkundu. Söylemek istedikleri boğazına dizildi kaldı. sustu Dilan.Memet o gün, annesi ile babası da bir kaç gün sonra gitmişlerdi.Annesi Dilan ın eline bir dantel yumağı bir de tığ verdi.----"Başla bir şeyler örmeye, ancak yetişir düğüne kadar.""Dilan yoruluncaya kadar nefesi kesilinceye kadar ağladı, Kelem tutması gereken eller nasıl olur da tığ tutmaya başlardı. Kitaplara bakması gereken Dilan dantel örneklerine mi bakacaktı.?Dilan bunları kullanabilecekmiydi.? Ördüğü her ilmeğe çektiği acıyı katacaktı. her ilmek bir gözyaşı ve haykırış olacaktı, motifler ortaya çıktıkça Dilan ın söylemek istedikleri daha da açık görülecekti.Ama kimse anlamayacaktı, görmek istemeyecekti, umursamayacaktı.Kemal'i o günden sonra bir daha aramamıştı. Köydekiler bu arada boş durmamış Kemal'e söylenmesi gerekenleri çoktan söylemişlerdi.Dilan sadece onu düşünüyor, ona zarar gelmesini istemiyordu. Kemal hiç bir şekilde incinmemeliydi.Yine sustu Dilan.Günler haftaları, haftalar ayları, kovalamıştı. Geçen günlerin hiç birinin diğerinden, farkı yoktu. Memet askerden mektuplar göndermeye başlamıştı, annesiz büyümüş olmasından dolayı çektiği acıları, zorlukları, sıkıntıları kelimelere dökmüş, hıçkıra-hıçkıra ağlayan çocuklar gibi susmak bilmeden, yazdıkça yazıyordu.Dilan mektuplara cevap veriyor duyduğu üzüntüyü anlatıyordu sadece. Aklı esmer yüzde. Gözü sürekli kapıda.Zihninde kendine cesaret veren aynı düşünce.....

Hiç yorum yok: